Sumru Oktay



 Başlık    İsim    Tarih 
Sumru Oktay Hüsnü Arslan16:08 Perşembe, 25.Kasım.2010


Evet, gerçek bir Cumhuriyet öğretmeniydi Sumru Oktay.

Sumru Oktay öğretmenimin şahsında…

Bugün Öğretmenler Günü, kutlu olsun… Toplumun aydınlık geleceğinin temsilcileri onlar. Özel günlerinde severim öğretmenlerimi yazmayı. Her biri “aydınlık izler” bırakarak geçmiştir hayatımdan… Onlardan biri de;

- Müzik öğretmenim Sumru Oktay…

Aradan 4 yıl geçmiş onu kaybedeli. Bu köşede 3 Ekim 2006 tarihinde yazdığım yazıyı başlığı ile birlikte Önder Baloğlu hatırlattı.

- Gerçek bir Cumhuriyet öğretmeniydi Sumru Oktay…

O’nun şahsında tüm “Cumhuriyet Öğretmenleri”ne saygıyla, tekrarlıyorum o yazıyı…

***

Dünkü gazetelerde yer alan vefat ilanında, adının hemen önünde böyle tanıtılıyordu Sumru Oktay;

- Hayatını öğrencilerine adamış Cumhuriyet Öğretmeni...

Ne zamandır, son yıllarda telaffuz edilmeye başlanan adıyla Alzheimer hastalığının pençesindeki sevgili öğretmenimin durumunu, Şevket Oktay öğretmenimle yaptığım görüşmelerle izliyordum. Bir geriye gidiş olmadığı gibi, başka fiziki olumsuzlukların da baş gösterdiğini biliyordum.

Sevgili öğretmenimle birlikte, gerçek bir eğitim savaşçısı olan Şevket bey için üzülüyordum. Onların yarım asrı aşan birlikteliğindeki son yıllar böyle geçmemeliydi. Sumru Hanım’ın piyanosunun tuşlarından ses bulan notalar, bir üst kattaki Şevket Bey’in kulaklarından hiç eksilmemeliydi... Dershanesindeki cıvıl, cıvıl çocuk seslerinden aldığı enerji biraz daha güçlenmeliydi Şevket Hoca’nın...

Sonunda, başlangıç hastalığı ve devamında gelen tahribat, Sumru Hanım’ı da aldı aramızdan.

Kızım Duygu acı haberi verirken ağlıyordu:

- Öğretmenini kaybettik baba...

***

Evet, o gerçek bir Cumhuriyet öğretmeniydi ve ne mutlu ki ben de öğrencilerinden biriydim. Vefat ilanında “Eskişehir Maarif Koleji emekli öğretmenlerinden” denilmiş. Her halde çok ayrıntıya girilmek istenilmediğinden kısa kesilmiş. Daha bir çok eğitim kurumunda müzik öğretmeni olarak görev yaptığını biliyorum. Onlardan biri de Eskişehir Lisesi idi. Şimdiki adı “Atatürk” olan lise yani...

O tarihi yapının taş kaplı koridorlarında çınlayan ritmik bir ayak sesi duyduğumuzda sınıflarımızda, bilirdik ki Sumru Hanım nöbetçi öğretmendir. Biz müzik bölümü öğrencileri, haftada bir kez olsun o ayak seslerinin sınıf kapısına kadar gelip “Haydi çocuklar barakaya!” demesini dört gözle beklerdik!..

Bu “Dört gözle bekleme” gerçekte sonradan ve yavaş yavaş oluşan bir olguydu. Biz müzik sever öğrenciler, bu bölümü tercih ederken Marshall yardımından hediye barakada “İşkenceye tabi tutulacağımızı” hiç düşünmemiştik!..

- İşkencecimizin; dünyalar güzeli, çağdaş bir öğretmen olacağını asla!..

***

İki yılda ancak yarısını okuyabildiğimiz kalınca bir müzik kitabımız vardı. Öğretmenimiz Sumru Oktay, piyanosunun başında müfredattaki konuyu süratle işler, tarihi gramafonun başına geçerdi. Anlardık ki “İşkence” başlıyor!..

- Çocuklar Mozart’ın Türk Marşı ile başlayalım...

Eserin adında Türk olduğu için ilgimizi çekmek istiyordu besbelli... Sonra sırada Beethoven’in senfonileri olan taş plaklar olacaktı gramofonda. Ve diğer işkence araçları!..

- Bakın çocuklar, ikinci bölümde ormanın uğultusunu duyacaksınız. Sonra da atların nal sesleri gelecek kulaklarınıza...

Gariptir sevgili okurlar, bu ısrarlı “işkence” inanılmaz bir sonuç verecek ve biz, yarım yamalak da olsa, orkestradan çıkan seslerin ne anlama geldiğini yorumlamaya başlayacaktık. En azından klasik müzik dinleme kültürü kazandırmıştı Sumru Hanım bizlere...

Çağdaş bir Cumhuriyet öğretmeninin ısrarlı çabalarının boşa gitmediğini sonraları daha iyi anladık.

Cumhuriyete, Onun genç ikinci kuşağına çok değerli katkıların oldu öğretmenim.

Hepimiz seni çok seviyorduk Sumru Hanım. Nefes aldıkça sevmeye devam edeceğiz...


24.Kasım.2010
http://www.anadolugazetesi.net/WriterDetail.asp?yazarid=17&ID=364



[ Sumru Oktay Mesaj Panosu ]

cn82 co3 194.54.56.9 http://www.sumruoktay.com/mp/ Mozilla/4.0 (compatible; MSIE 6.0; Windows 98; Q312461; FDM)